içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

DON KİŞOT PATLADI: "ALLAH BELANIZI VERSİN!"
Yıllarca sabretti.
Yıllarca uyardı.
Yıllarca yazdı, çizdi, söyledi.
Ama kimse duymadı.
Burnumuzun dibindeki adalarda müzeler ışıl ışılken, Datça’nın tarih kokan taşları toz altında kalmıştı.
O hep aynı cümleyi tekrarladı.
“Hiçbir şey yapmıyorsunuz, bari bir müze yapın, bir etnografya müzesi.”
Cevap hazırdı.
“Datça’nın Don Kişotu!”
Oysa Don Kişot olmak, bir rüzgarı yenmek değil,
bir umudu yitirmemekti.
Onun öfkesi, kişisel bir kırgınlık değil, bir kentin, kendi geçmişine körleşmesine karşı yazılmış bir ağıttı.
Ve yıllar sonra, sonunda o da patladı.
"Allah Belanızı Versin!"
Çünkü bir insanın içindeki idealizm, ne kadar taş gibi sağlam olsa da, ilgisizlikle oyulan bir heykel gibi erir gider bir gün.
Yusuf Ziya Özalp , Datça’nın Heredot’u.Sözlüğünde “vazgeçmek” diye bir kelime yok.
Ama sabır da bir yere kadar.
Bir kasabanın tarihine, kültürüne, hafızasına yapılan saygısızlık, en ermiş Don Kişot’un bile yel değirmenlerini bırakıp “Allah belanızı versin” diye haykıracağı noktaya getirir.
Mesele, bir kentin kendi belleğini kaybetmesiydi.
Bir limanı, bir müzesi, bir huzurevi olmayan Datça’nın, kaçak otelleriyle, sahil işgalleriyle övünür hale gelmesiydi.
Bir zamanlar Afrodit’in şehri olan Knidos’un mirasçıları, artık betonla yarışıyordu.
Kültür, kimlik değil rant baştacı olmuştu.
Don Kişot’lar olmasa dünya çoktan ruhsuzlaşır.
Ama bir gün onların da sabrı taşar.
Ve taşarken tarihe şunu not düşerler.
“Delilik bazen, akıllıların korkaklığından doğar.”
 
Bu yazı 1573 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum