içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

GASKONYALI TOMA ALO ALO ANGELO KATİNA HUYSUZ VİRJİN CİNGAS AİLESİ

 

Annemden ve benden önceki jenerasyonlardaki tanıdıklarımdan adını sıkça duyduğum eskilerin meshur şarkıcısıydı Angelo ve Gaskonyalı Toma. Mekanları en seçkin,en güzide misafirlerle dolup taşar eğlence hayatının en önemli kişilerindendir.

İstanbul'a Arnavutluk'tan 6 kişilik "Cingas ailesi" gelir, Bakırköy'ün sakin sayfiye-köy karışımı bölgesine yerleşirler. Baba ve anne küçük köy evinin bahçesinde iki inekten süt elde edip geçinmeye çalışır.

Büyük çocuk Toma berber,

2 numara Vangel eşekle mahallelerde süt-su satıcısı,

3 numara Ahilya marangoz,

4 numara Katina çiçek bahçesinde çiçek yetiştirici ve satıcısı olarak geçimlerini ve yaşamlarını sürdürürken bir Arnavut tanıdıkları onlara Eminönü'nde eski Bizans ahırlarından kalma bir hanın altında üç odalı bir meyhane - balık lokantası açmalarını önerir.

Hanın bulunduğu yer Eminönü Balık Hali’nin yanındadır.

Anne ve kızı Katina mutfakta, baba tezgahta, üç oğul da serviste görevlidir.

Babıali gazetecileri, (büyük babam Türkiye nin ilk matbaacılarından mösyö Taki ) yazarlar, müzisyenler, şairler buranın müdavimi olurlar.

Üçkardeş, çok candan hizmet verdikleri nedeniyle bu üç odalı meyhanede çok popüler olurlar.

Toma şarkı söyler, Vangel şiir okur, Ahilya gitar çalar. Gelen müşterilerle unutulmaz anılar yaşarlar ve Babıali basınının gözdesi olurlar. Meyhanenin devamlı müşterisi tarihçi Reşat Ekrem Koçu bir akşam üç kardeşe bu meyhanenin ismini Almanya ve Fransa sınırındaki "Gaskon" olarak koymalarını önerir. Kardeşlerden büyüğüne; Gaskonyalı Toma,

Vangel’e; Angelo,

Ahilya'ya; Truva’daki Ahilyus ismini koyar. Kız kardeşin ismi zaten çok güzel olan alımına çok yakıştığı için değiştirilemez Katina olarak kalır.

Meyhanenin ismi o günden sonra "Gaskonyalılar" olur.

Bu meyhane o kadar meşhur olur ki tüm İstanbul sosyetesi, kürklü kadınları, marka topuklu ayakkabıları ile çamur içindeki Eminönü sokaklarından yürüyerek bu meyhanenin müdavimleri haline gelir.

Müşteri olmak için günler öncesinden yer ayırtmak gerekir.

O zamanlar lokantada telefon da olmadığından tahmin edersiniz ne kadar müşteri bu mekânda yer bulamamaktan geri dönerdi.

Kapısında uzun kuyruklar oluşmuştur.

Önemli insanlar, olaylar burada tarihe imza atmışlardır.

Adnan Tahir roman çevirilerini,

Reşat Ekrem tarih dökümlerini,

Neyzen Tevfik ney dinletilerini, âşık Veysel muzaffer Sarısözen’in kolunda;

Suna Kan, Faruk Yener ile nişan yüzüklerini,

Hafız Burhan'ın, Odeon Plak sahibi Bay Moris ile burada anlaştıkları hatırladığım ve Madam Katina'nın kendisinden dinlediğim sadece bir kaç olaydır.

Eminönü'nün istimlak kararından sonra bu mekân ve han yıkılmış balık hali de kaldırıldıktan sonra kardeşler de ayrılmıştır.

O dönemde zaten baba vefat eder anne yaşlanır, Ahilya Yunanistan'a gider, Katina Bakırköy'ün ilk çiçekçisi olur ve çiçekçi dükkanı açar.

Müşteriler yine kapıda kuyruk oluşturur adını saymaya çekindiğim Bakırköy'ün meşhur aktörleri dahi Katina'nın çiçekçi dükkanından çiçek satın alıp Katina'nın kendisine hediye etmek için sıra beklerler.

Ancelo, Yeşilköy'de balıkçılar kahvesi önünde tahta iskele üzerine yapılmış bir lokanta açar.

Toma da Baltalimanı'nda Borivaj Otel Gazinosu'nda bir lokanta açar.

Eski salaş meyhanelerin modern servisi ile kalitesi artmıştır.

Mutfak kültürü ile de lüks lokanta sınıfına geçerler.

Öyle ki ucuz yemek kültürü pahalı lüks meze kültürüne dönüşür.

Fiyatlar o kadar yükselir ki eski entelektüeller buralara çok seyrek gelmeye başlarlar.

İnci Koray gibi sosyete haberleri yazarları, Şevket Rado, Haldun - Erol Simavi, Ercüment Karacan, Kemal Ilıcak, Haşet Kitap Basın İmparatorları buralara gelmeye başlar.

Ancelo tekrar 70’li yıllarda istimlak olur.

Şişli'de Club X'te bir iki kış geçirir.

Daha sonra Ataköy Gazinosu Emlak Bankası mülkiyetindeki yere geçer.

2 sene Ankara Kent Otel'de Ankara nın ilk Rum Meyhanesini işletir.

Toma ise Borivaj'dan sonra çok uzun seneler efsane gazino patronu Mustafa Şişman'ın Küçük Bebek'teki gazinosunun başına geçer. 70’li yıllarda İzmir Güzelyalı'da Mustafa Şişman patronluğunda yine işletmenin başına gelir.

Tekrar İstanbul'a döndüğünde Anadolu yakasında Bostancı'da Saksonya’lı Vedat ve Derya Gazinosu'nda eski akordiyoncumuz sevgili Turgay Noyan yeni mekanları olur.

77’li yıllarda Toma, ailesinin isteği ile Yunanistan'a göç eder.

Burada iki genç oğlunu kaybeder.

Aile büyük depresyona girer. Atina'da açtıkları lokanta kâbusa dönünce yeni arayışlara girer. Atina'daki lokantayı damadına bırakıp tekrar İstanbul'a gelir. Bir iki başarısız denemeden sonuç alamaz. Bunlar Dolapdere Sadabat ve Şişli Karadut olur. Daha sonra Çeşme'ye yaz çalışması için bir otele gider ve orada denize girerken kalp yetmezliğinden vefat eder. Bakırköy Rum mezarlığına defnedilir.

Ancelo ise Ataköy istimlak edilip Galleria olunca Etiler'de Hasan Kazankaya'nın eski sahibi olduğu Gümüşkapı'ya gider. Başarısız denemeden sonra hastalanır ve kısa süre sonra o da vefat eder. Bakırköy Rum mezarlığına defnolur.

Cingas ailesi köken itibariyle Arnavut’tur.

Ancak mensup oldukları Hristiyan dininin Ortodoks Mezhebindendirler.

Bakırköy’e yerleştiklerinde dinî ritüellerine devam edebilmek için mevcut tek Rum Ortodoks Kilisesine devam etmişler ve okuma yazmalarını da İstanbul Caddesi üzerindeki Rum İlkokulundan öğrenmişlerdir.

Bu sebeple çoğunluğun farkına varamadığı bazı detaylar nedeniyle tüm Ortodoks mezhebine mensup olanları Rum ve dolayısı ile Yunan olarak kabul etme gafletinde bulunmuşlardır.

Halbuki Ortodoks Mezhebinin mensuplarının bir kısmı; Karaman’lı Rum dediklerimiz aslen Türk kökenlilerdir ana dilleri Türkçedir.

Karamanlıca dediğimiz Türkçe konuşup,Rumca harflerle yazarlar.

Karadeniz Rumlar’ı şiveleri gereği bir çok bir çok Lazca ve Türkçe kelimeden oluşan etnik bir Rumca oluşturmuşlardır.

Anadolu Rumlar’ı genellikle ,gelenek, örf ve adet olarak Türklüğe çok yakındır. Anadolu şivesi ile konuşurlar.

İzmir, İstanbul Rumları aristokrattır ve Rumca ya en hakim onlardır.

Bir kısmı; Fener’li Rum’lardan oluşmaktadır ki, bunlar Osmanlı döneminin devlette söz sahibi beyleri ve vasıllarıdır.

Bazıları ise dinlerini korumuş ama Türkleşmiş Bulgar’lardır.

Kıbrıs Rumları ,tamamen farklı bir kültürdedir ve lehçe olarak farklı bir dil yapıları vardır.

Keza Ortodoks olmalarına rağmen Türk’lüğü benimsemiş Arnavutlar da vardır.

İtalyan Rumlar’ı olarak anılan bir kesimde mevcuttur.

Hataylı Ortodoks vatandaşlar da aslen Arap olmalarına rağmen, Arapça anadili kullanmışlar; Rum olarak günümüzde kabul edilmişlerdir.

Gelelim konumuza:

Vangel yani Angelo, ağabeyi Toma’nın şöhretinden daha fazla bir şöhrete ulaşmıştır. Şöhretini sadece işletmecilikle değil, insan ilişkilerini en üst düzeyde tutmakla yapmıştır.

Nereye gitmiş olursa olsun Bakırköylü’lükten kopmamış, dönüp gelerek gene eski dostlarını arayıp, bulmuştur.

Ahilya, Helenistik çağdaki Aşil’in adını taşımaktadır. Ağabeylerinden iş ortamında koptuktan sonra Bakırköy’de Yeni Sinema’nın karşısındaki Ahmet Rasim sokağında önceleri bir mezeci dükkanı açmıştır.

İşler umduğu gibi olmayınca, ailenin en yakışıklı kişisi olarak evlendiği Rum eşi ile birlikte Yunanistan’a yerleşmiş ve orada vefat etmiştir.

Cingas ailesinin en küçüğü olan Katina ise halen burada Bakirköy de yaşamaktadır! Ara sıra Yunanistan’da yaşayan tatlı kızını görmeye gitmektedir ya da kızı onu görmek için İstanbul'a gelmektedir.

Gençliğinde çok can yakmış çok sevilmiştir.

Çok güzel bir kadındır Katina .

Cana yakın, sevgi dolu, bitirim.

Ruhunun güzelliği dışarı taşmış. Hayat dolu fıkır fıkır. Kıvrak zekası ile her soruya şaşkınlık verecek derecede muzip cevaplar vererek hayrete düşürür insanı!

1960 seneleri Seyfi Dursunoğlu önceleri garson olarak çalıştığı mekanda (Huysuz Virjin) Katina'nın abeyiyle sahne almaya baslar evalla Türk sanat müziği şarkıları icra eder bu ara program pek ilgi beğeni almaz.

Angelo, Katina'nın ağabeyinin mekanıdır.

Huysuz Virjin, Katina ya sana sarkı yazdım, mutlaka dinle diye başlar o meşhur dizeleri okumaya.

Katina’nın elinde makası.

Dikemez ah dikemez.

Dikmesini bilmez

Ah more Katinam

Getir dikeyim.

Getir dikeyimmm.

Katina evvela şaşırır !

-“Ben terzimiyim de bana bunları yazdın” der!

Basar kalayı, zira ağzı İstanbul argosunu en tatlı dillendirenlerdendir.

Hiç lafını esirgemez kimseden Katina, dik başlıdır .

Tatlı laf sokmaları da, küfürleri de meşhurdur.

-Huysuz terzi değilsin… Degilsin! Yok değilsin!..

-işte sana dikemez!

ah dikemez... diyorum !..

-Terzi benim, ben dikiyorum der !

Zira Seyfi çok iyi de terzidir.

Katina kahkayı basar ve bu kiymetli adının geçtiği hediyeyi memnuniyetle kabul eder .

Huysuz (Seyfi Dursunoğlu)

sahnede Katina’nın kişiliğine bürünür.

Her gece onu izleyenleri Katina gibi davranarak, onun gibi dik ve sert cilve, çalımlarla mest eder seyircileri.

Bu denli meşhur olacagını da bilmez o zamanlar!

Aslında maksat Katinay'ı güldürüp, onunla şakalaşmaktır.

Onun saç stilinde peruk alır.

Onun giysilerini giyer ilk başlarda.

Huysuz Virjin de, şarkısı Katina da meşhur degildir o zaman!

Gazinonun daimi müşterilerinden Ermeni kısa boylu bir zenginin, kendini beğenmiş, çevresindekileri hakir gören avam uzunca boylu bir hanımı vardır.

Kadın kendini çok mükemmel sanarak herkesi aşağılar, her geldiğinde mekana kaprisleri ve hırçınlığıyla işletme çalışanlarını bezdirir ve kendini büyük görmekten keyif alır.

Bu kadın antipatiklikleri ve yüksek egosuyla Seyfi Dursunoğlu ve gazino çalışanlarının dikkatini çekmeyi başarır.

Zamanla kadına bu yaptığının çirkin ve alay edilecek birşey olduğunu hissettirmek isterler.

Bu kadının adı (Virjin )dir. Mekan çalışanları aralarında Huysuz Virjin diye lakap takmışlardır bu müşteriye ...

Seyfi Dursunoğlu’na da bir sahne adı gerekmektedir.

İsmi bu kadına ders anlamında nazire için sahne adı olarak alır.

Ve Işıklı tabelaya (Huysuz Virjin ) olarak adını yazdırır.

Saç tip ve hareketlerdeki serbestlikte ,Katina Çinga'dan alınarak, terbiyesizliği ve sonradan görmediği ise Huysuz Virjin’den alınarak iki farklı kadından tek bir kadın yaratılır.

Huysuz Virjin tiplemesi Seyfi Dursunoğlu’nun muhteşem sanatçılığı ile artık vücut bulmuştur.

Adına şarkılar yazılan bayan Katina'nın gönlü çok büyük ve sevgi dolu çok sevdim çok sevildim der her fırsatta!

Aşk, sevgi, iyilik, mutluluk Tanrı işte bunlar hepsini karıştır tek ilaçtır der yaşamak İçin.

Yeni bir genç kız gibi edalı hayat dolu.

Anılarla dolu mazisini de göz yaşlarıyla anar Katinam .

Bir ağlar, bir güler ardı sıra anlatırken!

Hayatı geçer gözlerinden, dalar gözleri çok uzaklara.

Çok sevildiğim için şükrediyorum canım kızım der!

Sevildin mi bu hayatta gerisi boş ...

Dost, arkadaş, aşktan başka herşey unutuluyor, onlar ölse de anıları unutulmuyor diyor!.

Sevindirirken mutlu olmak benim en büyük zevkim!

Benimde onun bir hayalini gerçekleştirmek gibi bir mutluluğum oldu.

Bu şarkıyı hiç sahnede söylememiş ve adı hiç bilinmemiş.

Onu adına yazılmış bu şarkıyla birlikte onu sahneye davet edip izleyicilere tanıttım bir konserimde birlikte sahnede bu şarkıyı söyleyip dans ettik .

Hayatımdaki en büyük mutluluk buydu kızım yeniden doğdum dedi bana.

“Nurol ol, var ol !” dedi bana gözleri sevinçle yaş dolu.

İstersen hayat hikayeni de yazayım. Seni tanıdığım kadar tanıtayım dedim çok sevindi.

İste bu gerçek biyografi de kesişen hayatlarda benim kalemimden sizlerle buluştu.

Sen daha çok yaşa Katinam ömrün sağlıklı uzun olsun!

Elinde makasın, yatağında aşığın hic olmasa da sen hep bu şarkıda anıl istedim!

Öksüz değil Katina bu toprağın öz kızı,

hepinizin bildiği kanto şarkının nağmeleri gibi şen, mutluluk saçar İstanbul’α!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum