Baha Akıner

Hiç kuşkusuz, 20. yüzyıl dünya edebiyatına damgasını vuran çok yönlü edebi kişiliklerin en önemlilerinden biri Bertolt Brecht…

Duruşu, hayata bakışı ve üretimleriyle aklı ile yüreği arasındaki alışverişi hiç kesmeyen, adil olmayana isyan eden, kuşkuculuğu ve var olan dünya düzenindeki çarpıklıklara hep muhalefet eden…

Tüm barışseverler böyle değil midir bir bakıma…

Ülkem, hep bir ağızdan “Barış, hemen şimdi!” mevsimine girdi; bin şükür. Savaş isteyen, buradan beslenen caniler ne yapacağını şaşırmış durumda... 

Tıpkı Nâzım Hikmet ve Pablo Neruda ile birlikte, Marksist öğretiyi benimsemiş dünyanın üç büyük şairinden biri olan Bertolt Brecht’in 

“Böylesi çok iyi, değiştirmeyelim hiçbir şeyi!

Bunu mu diyelim güle oynaya?

Bardağı görelim de ölmeyi mi seçelim susuzluktan?

Boşunu mu alalım dururken dolu bardak?

Soğukta oturup kalmışlar vardır hani.

Hani, bir şey istemeyen kişiler;

Onlar gibi mi yapalım?

Onlar gibi, ”Biz dışarda kalsak?” mı diyelim?

Hoş olsun diye şu bayların gönlü,

Bize günlük nafakamızı veren hani şu…

Bizce en iyisi kalkmak, “Yeter artık!” demektir.

Vazgeçmemek için kırıntısından bile yaşamanın.

Karşı çıkmaktır var gücümüzle acıyı doğuranlara,

Yaşanır hale getirmektir dünyayı bütün insanlara…”

dediği gibi, “Yeter artık!” demeli;

BARIŞ, HEMEN ŞİMDİ… 

Barış ve haksızlığa karşı yılmadan, gerekirse inadına savaş…

“Barış, hemen şimdi!” mevsimine girdik ya hep birlikte; bin şükür, “Barış” dedik, “Tek ihtiyacımız!” ve Bertolt Brecht’i işledik. Bertolt Brecht dizeleriyle kapatalım bugünkü yazımızı ve ne olursa olsun ‘barış’ için elimizden ne geliyorsa, yapalım…

“Haksızlığı haklı çıkarmaz,

Onlara karşı savaşanların yenik düşmesi.

Çünkü yenilgimiz bizlerin,

Alçaklıkla savaşanların,

Sayıca azlığımızı kanıtlar yalnızca.

Ve sessiz kalanlardan tek beklediğimiz,

Utanç duymalarıdır…”

***** 

Sessiz kalma, sen de el uzat barışa…