-
Baha Akıner
Tarih: 11-08-2024 10:07:00
Güncelleme: 11-08-2024 10:07:00
ABBAS SAYAR (21 Mart 1923 – 12 Ağustos 1999)
“Baktım;
Toprağa düşecek gibi değil su,
Tohumu buluta ektim…”
12 Ağustos 1999 tarihi Türk edebiyatı için önemlidir. Can Yücel’in İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde hayata gözlerini yumması, Can Baba’yı her 12 Ağustos tarihinde anmamız için bir vesiledir.
Vesiledir de, 12 Ağustos 1999’da Türk edebiyatı için önemli bir kayıp daha vardır. Hem de yine İzmir’de gerçekleşmiştir, önemli bir edebiyatçımızın bu hayatla vedalaşması.
Abbas Sayar…
“Hasret ağır bastı üstüme,
Oynuyor yerinden köşe taşlarım.
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi;
Dokunsalar, boşanacak gözyaşlarım…”
*****
Asıl adı Nail Abbas Sayar. 21 Mart 1923'te Yozgat'ta doğdu. Genç yaşta annesini kaybetti. Ortaöğrenimini Yozgat'ta tamamladı. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle üniversiteye gidemedi. 1945'te henüz 22 yaşındayken evlenip İstanbul'a yerleşti. Dört sömestr boyunca İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde Türkoloji eğitimini aldı fakat bu eğitimini özel nedenlerinden dolayı tamamlayamayarak Yozgat'a döndü. Kısa bir süre çiftçilikle uğraştıktan sonra tekrar hayâlini yaşamak için İstanbul'a dönüp matbaa kurmasına rağmen yine Yozgat’a dönüp gazetecilik yapmıştır.
Abbas Sayar, memleketi olan Yozgat'a döndükten sonra burada "Bozlak" isminde yerel bir gazete çıkardı. Yozgat'ın Bozok ve İleri gazetelerinde çeşitli yazıları yayımlandı.
Abbas Sayar'ın hayatı, romanlarındaki hayatlara benzer. Ya da şöyle demek gerekir belki de: O, romanlarını kendi hayatından aldığı ilhamla yazmıştır. Kitaplarındaki kahramanların hiç uzağına düşmeyen, onlar gibi yaşayıp onları yazan Sayar'ın karşısına çıkan ilk engel, Anadolu'nun bağrından kopup İstanbul'a gelenleri şehir kapısında bekleyen şeydir: Parasızlık...
Politikaya da giren ve politikanın çıkar kavgalarına ayak uyduramayan Sayar, 1957'de politikadan el etek çekti. Şiir yazmayı sürdürürken, roman yazmaya başladı. 1970'te Yılkı Atı romanıyla ismini edebiyat dünyasına duyurdu.
İlk romanı Yılkı Atı’nda, yılkıya bırakılan bir atın doğa ile mücadelesini anlatır. Romanın kahramanları hayvanlardan oluşur. Abbas Sayar, burada aslında köy halkının yoksulluk ve çaresizliğini anlatır.
"… Hamamcı Mustafa Ağa yaşlı biriyle matbaama geldi. “Abbas Bey” dedi, “Tam senin istediğin gibi kendinden uçkurluklu. Kimi kimsesi yok, tümünden yılkılık. Oğlan oynamış oyuna gitmiş, çoban oynamış koyuna gitmiş…”"
"…Güçlü, hırslı bir at kişnemesi ovanın dört bir yönüne dağıldı. Dağınık düzen otlayan sekiz, on at başlarını kaldırdılar ve kulaklarını diktiler. İçlerinde güçlü, kuvvetlileri vardı. Kimi kahra uğramış zavallı, kimi yılkının alışığı… Hesaptan düşülmüş, defterden silinmiş…”
*****
“Saraylar, tahtlar seslenir tarihten.
Kılıç sesleri, kalkan sesleri gelir kulağınıza.
Yedi harika dokuz olur,
Babil kulesi sıra sıra ehramlar…
Sel gibi akar alın teri.
Taş taşıyan, kırbaç yiyenlerin kısık sesleri.
Sızar satırlar arasından içime;
Sus derler susss,
Söyleme çektiklerimizi kimseye…
Bakıyoruz sayfalardan gizlice yeryüzüne.
Değişmemiş kuruyasıca huyu insanların.
Yine sen yeme, ben yiyeyim.
Yine mazlum, zalim hikâyeleri...
Ağalar, paşalar, beyler;
Sille, tekme, tokat!
Değişmemiş kuruyasıca huyu insanların.
Yine sen yeme ben yiyeyim.
Yine mazlum, zalim hikâyeleri...
Benim üstüme bir taş düştü ehramdan
Şu, hürriyet kelimesine kurban gitti.
Şu küf kokan İrlandalı,
Dokuz yıl zindan taşlarıyla konuştu.
Gördüğün kelle, kol, bacak;
Bir müstemlekeci, bombasıyla uçtu…
Birbirimize küs, kırgın düşürüldük toprağa!
Yüz yılar boyu, iki laf iki söz etmedik.
Hepimiz geçtik aynı izden,
Hakkım hakkım deyip durduk içimizden…
Satırlar arasına sıkışmış,
Acı rüyalar gibiyiz.
Beyhude, beyhude;
Gelip, gittiğimiz...”
*****
Türk edebiyatında köy edebiyatının önde gelen romancılarından da biridir Abbas Sayar. Yazın hayatına şiirle başlamış sonra romana yönelmiştir. Romanlarında şiirsel bir eda görüldüğü için onun şairlik yönü bu açıdan önemlidir.
Eserlerinde genellikle Orta Anadolu'yu anlatır. Roman ve öyküleri yöresel gözlemlere dayanır. Konuşmalara dahi bunu başarıyla yansıtır. Eserlerinde halk dilinin zengin sözcük ve deyimlerinden faydalanır. Köye ve köylüye çok önem vermiş, hayatı boyunca Türk köylüsünün yaşam koşullarının değiştirilmesi gerektiğine inanmış ve bunun için çabalamıştır.
Abbas Sayar; her defasında, her ne kadar ardına kadar açık olduğunu söylese de aslında Türk edebiyatının kapalı bir kapısı olarak kalmıştır. 1970 yılında yayımladığı Yılkı Atı ile TRT Roman Ödülü’nü, 1973 yılında yayımladığı ikinci romanı Çelo ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü, 1975 yılında yayımladığı üçüncü romanı Can Şenliği ile de Madaralı Roman Ödülü'nü kazanmış olmasına rağmen edebiyatımızda hemen her yazarın başına geldiği gibi vefasızlığa uğramış, ömrünün son yıllarında iyiden iyiye unutulmuştur.
*****
"Bir uzun gece uzanıyor,
Dişliyor yerkabuğunu aralıklı…
Bir kır çiçeği konuşuyor usulca,
Bir kuş yutkunuyor.
Oynaşıyor karanlık ortasında bir düşünce
Sonra geriniyor,
Bir çağıltı yürüyor yukarlara doğru...
Kuş unutuyor yutkunmasını,
Alaylı bakıyor dünyaya.
Bulamaçlı Kaplıcası’nda;
Roma’dan kalma bir taş,
Tanıyor kuşu, öpüşüyorlar...
Karanlık yalıyor avucunu,
İki yılız gülüşüyor Samanyolu’nda.
Duvardaki beş numara lamba ışığı;
Irgalanıyor iplik iplik,
Bakıyor bana göz ucu.
Titriyor ışığının baş alevi!
Merhaba diyorum;
Bir göz kırpıyor, işveli...
Alıp başımı nereye gitsem bu gece,
Yâr uykuda!
Çalınmaz ki bu saatte gönül kapısı,
Öpülmez ki, koklanmaz ki, sevilmez ki...
Bir kır çiçeği konuşuyor usulca,
Bir kuş yutkunuyor.
Oynaşıyor karanlık içinde bir düşünce,
Roma’dan kalma taş,
Tanıyor kuşu, tutuyor.
Öpüyor gagasının ince sırtından…
İki yıldız oynaşıyor Samanyolu’nda,
Titriyor duvardaki lamba ışığı.
Bakıyor bana göz ucu!
Merhaba diyorum;
Göz kırpıyor, işveli…”
*****
1989’da Hanife Ender Sayar ile ikinci evliliğini yaparak Ayvalık’a yerleşti. Ve ömrünün son yıllarını Ayvalık'ta resim yaparak, roman ve şiir yazarak geçirdi.
Dedim ya: 12 Ağustos 1999'da, tam da Can Baba’nın öldüğü gün, yine İzmir'de, Can Baba’nın öldüğü şehirde geçirdiği beyin kanaması sonucunda hayata veda etti Abbas Sayar…
Memleketi Yozgat’ta yatar şimdi, ebedi istirahatgâhında. Bu dünyadan bir Abbas Sayar geçti. Anısına, Türk edebiyatına katkısına, bu hayatta dimdik duruşuna ve üretimlerine saygıyla...
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Yüreğimizde hep yaşayacak FERHAN BABA!
- İlhan Berk’in hayatının hikâyesidir.
- Gün, Johann Wolfgang von Goethe
- Şair Ali Ekrem Bolayır
- Fazıl Hüsnü Dağlarca, 110 yaşında...
- ATATÜRK: “Bu serpuşun adına şapka derler!”
- ORHAN SEYFİ ORHON
- ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
- TANJU OKAN "KADINIM!"
- TEVFİK FİKRET
- PABLO NERUDA SAYGIYLA
- TOMRİS GİRİTLİOĞLU
FACEBOOK YORUM
Yorum