içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

ASIL ADI GARİP TATAR!

 

Şairleri, yazarları, sanatçıları, üretimleri ve duruşlarıyla bu topluma iz bırakanları, yüreğimde yer bulanları anmaya devam...

Bayramın 2. gününden siz kıymetli dostlarıma selam...

*****

Asıl adı Garip Tatar…

Adından da anlaşılacağı gibi, Garip ya; 1935 yılında, Ardahan'ın Hanak ilçesinin eski adı Saskara olan Koyunpınarı köyünde yedi çocuklu yoksul bir ailenin beşinci evladı olarak dünyaya geldi...

Köyünde bulunan halk âşıklarından destanlar, masallar, türküler, efsaneler dinleyerek büyüdü. Okuma ve yazmayı çok küçük yaşta öğrendi. El kapılarında çobanlık yapıyordu ve bir diyeceği vardı Garip’in hayata karşı, bir emeli, bir gayesi, bir hikâyesi…

*****

İlkokulu bitirdikten sonra Köy Enstitüsüne girmek için yollara düştü. Cumhuriyet’in ilk köy enstitüsü olan Kars Cılavuz Köy Enstitüsü'ne girdi ve 1957 yılında buradan mezun oldu…

İlk görev yeri Mardin'in Derik ilçesiydi. Sınıf öğretmeniydi. Burada 3 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümüne girdi. Eşi Nurcan Kaftancıoğlu ile burada tanıştı. Buradan da 1961 yılında mezun olup, Rize’nin Pazar ilçesinde Türkçe öğretmenliği yapmaya başladı…

Sonrasında Ali Naki adında bir oğulları, Pınar adında bir kızları olacak Nurcan Kaftancıoğlu ile bu sırada evlendi…

Ümit Kaftancıoğlu, solcu görüşü benimseyen biri olarak sakıncalıydı. Türlü soruşturmalardan sonra öğretmenlikten uzaklaştırıldı…

Hemen hemen her Türk erkeğinin yaptığı gibi “Bari aradan askerliği çıkarayım” düşüncesiyle askere gitti. Askerlik görevinin ardından TRT'nin açtığı sınavı kazanarak, TRT İstanbul Radyosu ‘Köy Yayınları’ bölümünde göreve başladı…

Radyoda 'Av Bizim Avlak Bizim', 'Dilden Dile' ve 'Yurdun Dört Bucağından' gibi programlarla halk edebiyatını, halk kültürünü, halk âşıklarını, halkın sıkıntılarını mikrofona taşıdı…

"Gerçek edebiyatın halkın ağzında, dilinde olduğunu bilmeliyiz. Halkın sözlü edebiyatını yazıya geçirecek, değerlendirecek olanlar da halk çocuklarıdır" diyen Ümit Kaftancıoğlu, Anadolu'yu gezerek derlemelerle halkın sözlü yazınını ve halk türkülerini yazıya döktü. Günümüzde hemen hemen herkesin bildiği 'Evreşe Yolları Dar' ve 'Yüksek Yüksek Tepeler Ev Kurmasınlar' türküleri Ümit Kaftancıoğlu'nun derlemeleri arasında yer aldı…

“Dönemeç” adlı hikâyesiyle 1970 TRT Büyük Ödülü'nü, “Hakullah” adlı röportajıyla 1972 Milliyet Gazetesi Ali Naci Karacan Ödülü’nü aldı…

Radyo programcılığı yanında edebiyat dünyasında da adını duyuran Ümit Kaftancıoğlu, Cumhuriyet, Milliyet, Aydınlık olmak üzere günlük gazetelere ve Varlık, Türk Dili, Yeni Ufuklar gibi edebiyat dergilerine Türk kültürüne dair makaleler yazdı…

*****

Vee 44 yıl önce bugün, 11 Nisan 1980…

Hava kurşun gibi ağır...

‘Hayırlı gün’ ya hani, ‘hayırlı duygularla’ katletmek için tam da zamanı ya; günlerden Cuma…

13 yaşındaki kızı Pınar'ı okula bırakmak için Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi Ünsal Sokak'taki evinden çıktı Ümit Kaftancıoğlu. Kızıyla arabaya yürüdükleri sırada eşi Nurcan Kaftancıoğlu, kızının beslenme çantasına elma koyup koymadığını hatırlayamayınca babasının peşinden giden kızını eve çağırdı…

Geri dönüp annesiyle konuşan Pınar, babasının yanına giderken iki kişi Ümit Kaftancıoğlu'na yaklaştı. Saldırganlar art arda ateş etmeye başladı. Ümit Kaftancıoğlu, kızının gözleri önünde beş yerinden vurulmuştu. Saldırganlar daha sonra çalıntı olduğu anlaşılacak lacivert bir otomobille olay yerinden uzaklaştı…

Hastaneye kaldırıldı ama ne fayda. Daha dokunacağı birçok insan-can, üreteceği birçok güzellik varken; kıydılar yine bir özel-güzel yüreği ömrünün baharında…

Evet, 45 yaşındaydı Ümit Kaftancıoğlu; kızını gözü önünde katledilirken…

Suikastin ardından tutuklanan Ahmet Mustafa Kıvılcım, polise verdiği ifadede Ümit Kaftancıoğlu'nu 'solcu olduğu için' ve 4 Nisan 1980'de öldürülen İsmail Gerçeksöz'ün intikamını almak için 'Müslüman Kardeşler Örgütü' adına öldürdüğünü söyledi. Öldürme emrini ise Ülkücü Gençlik Derneği Başkanı Hasan Küçük'ün verdiğini itiraf etti...

Cinayeti İrfan Çakırca ile birlikte işlediklerini, Yusuf Teke adlı suç ortaklarının da arabayla onları olay yerinden kaçırdığını söyledi. Polis diğer sanıkları aramaya başladı ancak çoktan yurt dışına kaçmışlardı…

Daha sonra ifadesini değiştiren Ahmet Mustafa Kıvılcım, Askeri Mahkeme tarafından ömür boyu hapse mahkûm edildi fakat cezası Askeri Yargıtay tarafından bozuldu ve 4 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı…

*****

O dönemde teröre kurban gidenlerin yakınlarına bağlanan maaş, Kaftancıoğlu ailesine bağlanmadı. Bu konuda eşi Nurcan Kaftancıoğlu şöyle der bir röportajında: Böbreklerinde ciddi bir rahatsızlık vardı. “Sen ölürsen biz ne yaparız? Hiç olmazsa çocukları düşün!” dediğimde “Beni eserlerim yaşatacak, çocuklarım benimle iftihar edecekler. Onlara bir şey bırakmıyorum ama bir raf dolusu kitap bırakıyorum” derdi…

Evet, eserlerinde yaşıyorsun Usta. Sevgi’ye ve dostluğa, paylaşmaya inanan biri olarak, yazılarınla yazılarında, bize bıraktıklarınla; gururlu bir insan ve baba olarak, omurgalı dik duruşunla. 2005’ten bu yana her yıl düzenlenen Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması’nda. Ve sonsuza kadar yaşayacaksın…

Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yatar şimdi. Anısına, duruşuna, insanlığına ve muhteşem üretimlerine saygıyla…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum