içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

ANNE!
ANNE ve ŞİİR…
ANNE ve ŞAİR…
ANNE ve DÜNYA…
Yaşam başlı başına
Ve SEVGİ…
Ve dünyanın tüm güzellikleri…
Karşılıksız sevgiyi daha iyi anlatacak bir kelime yok. Bir bak gözlerine ananın, sadece hisset o şeffaf yüreğinden taşan duyguların, karşılıksız sevgiyi daha iyi anlatacak başkası yok…
Anne…
Evet, sevgidir ilk akla gelen. Karşılıksız sevgi. Kendinden geçme, evladına her şeyini verebilme hâlidir. Bir insanın, bir can’ın en kutsal olma halidir de aynı zamanda…
Annelerimizi, bizi biz yapan en kutsal değerimizi şiirlerle anmak istedim bu anlamlı günde…
*****
Anne, Anneler Günü ya konumuz; iliştirdik ya yine, yeniden şiiri, her yerde her şeyde her an yaptığımız gibi. Şiirlerle yeşersin gönüller diye. İlk şiirimiz Ziya Osman Saba’nın “Yağmurlu Bir Günde”:
“O kadar istedi ki bir şeyi bugün içim,
Dedim, kendi kendime: Bari, çocuk olaydım.
Bana bir camdan yine seyrettirseydi dadım.
Yağmurun yağdığını bahçede sicim sicim…
Üşümezdi bu yağmur gününde böyle içim,
Kulağıma öpüşle fısıldansaydı adım.
-Artık dönebilseydim geriye adım adım.
Benim işte kalmamış önümde bir sevincim…
Dünler, evvelki günler, geçen aylar ve yıllar.
Beni götürseydiler doğduğum eve kadar.
O evin taşlığında sevinçten ağlasaydım…
Son günümde olsaydım ufak, o kadar ufak;
Ki, yavaşça en tatlı bir masala dalarak.
Ve bir anne dizinde büsbütün uyusaydım…”
*****
Şiirimizde “Anne” deyince ilk akla gelen şairlerimizden Didem Madak. Kendi de bir anne olan ve annesi, kızı için yazdığı yürek dökümü şiirleri. Didem Madak, 13 yaşındayken annesi Füsun Hanım’ı kolon kanserinden kaybeder. Kızına çok sevdiği annesinin ismini verir. Kendi isteği dışında 1 harf farkla. “Füsun” ismi, nüfus memurunun hatası yüzünden “Fisun” olarak yazılır. Yazdığı şiirlerle ‘Anne’ motifi şiirlerin temel öğesidir adeta. Küçük yaşta kaybettiği annesini dizelerinde, özlemle, hüzünle, acıyla anar. Ama ne acı ki kızı Fisun henüz 3 yaşındayken, 2011 yılında henüz 41 yaşında kolon kanserinden hayata gözlerini yumar.
Didem Madak, “Pollyanna’ya Mektuplar”:
“Sevgili Pollyanna!..
Radyo Tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde.
İçimde dünyanın en eski kedisi,
Eski bir sobanın yanında uyuyordu…
Çocuklar bir köşede,
Yenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı.
Frenk elması da derler,
Sarılı kahverengili bir meyve.
Annem işte öyle bir kadındı…
Çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
Ay dede orada ne yapıyor anne?
Annem öldüğünde ay dede içimde,
Yüzlük bir ampul gibi parçalandı.
Annem işte öyle bir kadındı…
Aşure getiren çocuklara,
Teşekkür eder gibi yaşardı.
Öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı…”
*****
Anne ve Anneler Günü ya konumuz, dilerseniz Didem Madak ile devam edelim. Bir röportajında şöyle der: Beni edebiyatla tanıştıran annem. Birçok güzel çocuk romanı okudum, bu yüzden mutluluk dendiğinde hep o günleri, o çocuk romanlarını hatırlarım. Annemin ölümünden sonra terk edilmiş ve yalnız günler başladı…
Yine 2002 yılında Varlık Dergisi’nde Müjde Bilir ile yaptığı röportajda da kendisi için şiirin ne ifade ettiğini şöyle açıklar: Hayatımla ve kadın oluşumla ilgili çözemediğim bazı meselelerim var. Bütün bunlar yokmuş gibi davranıp kitabi şiirler yazamam. Şiirlerim ütüsüz ve buruşuk gezdirdiğim ruhumun diyeti bence. Bu yüzden hepsi benden parçalarla dolu… Biraz kadınsı, durup dururken bağıran şiirler…
Sırada Didem Madak’ın “Annemle İlgili Şeyler”:
“Yaşasaydın, hayatının ortasına
Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.
Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
Diye başlayan bir çocuk romanında…
Şalına sarınırdın, toprağa sarınır gibi.
Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,
Bu acımasız ölü anne sesini…”
*****
Ya yürek burkan “Annemle İlgili Şeyler” şiiri:
“Sevgili Anneciğim!..
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda.
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran…
Şimdi mucizevi bir yerdeyim,
Muc’ın ucuz evinde.
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem,
Duvarlara hep senin resmini çiziyor.
di’li geçmiş zamanda birçok resim,
Hep gülümsüyorsun;
Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında,
Durmadan soluyormuş gibi…
Hatırlar mısın?
Mavi saçlı bir tanrı gibi severdim Burdur Gölü’nü.
O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü.
Vişne bahçeleriyle dolu,
Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
Bazen ölmek istiyorum,
Beni yeniden doğurman için;
İri, ekşi bir vişne tanesi gibi…
Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya.
Bazen görülen rüyalar gibi kapkara.
Bir ton rüya çıtırdarken,
Sen kar yağmadan önce başkaydın,
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum